NÛRE SOFÎ
Nureddin Bey 1230-31 - 1255 (ö.1264)
Karamanoğullarının Anadolu’ya göçleri
sırasında Alparslan, Şirvan Han, İbrahim Han, Sadettin ve Nureddin Bey’ler
yönetmişlerdir.
Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat 1218/19-1237
yıllarında Orta Asya’dan Anadolu’ya göçen Karaman Oymağını Ermenek yöresine
yerleştirmiştir.
Bu dönemde Karaman oymağının başında lider
olarak Nûre Sofî bulunmaktadır. Kirmani’nin bildirdiğine göre Nûre Sofî Baba
İlyas Horasani’ye intisabından dolayı Sofî lakabını almıştır. Bu nedenle
Karaman Beyliğinin kurulmasında Babai tarikatının rolü büyük olmuş ve zamanla
Babai tarikatı Karamanlıların hâkim olduğu saraya da yayılmıştır.
Nûre
Sofî, Malya Ovası'nda yaşanan Babai ayaklanmasına katılmıştır. Türkmenlerin
yenilgisinden sonra da, Baba İlyas'ın 7 yaşındaki oğlu Muhlis Paşayı alıp
Balkusan yöresine kaçırıp büyütmüştür. Muhlis oğlu, Aşık Paşay-ı Veli,
Garipname adlı Türkçe Mesnevisini yazıp yayınlamıştır.
Babai
tarikatı şeyhlerinden Muhlis Baba, Nûre Sofî’nin büyük oğlu olan ve ölümünden
sonra Karamanoğullarının başına geçen Kerimüddin Karaman Beyi, tarikatın şeyhlerinden
biri yapmıştır.
Nûre Sofî Ermenek havalisindeki soy, din ve
sosyal yaşayış bakımından çok farklı ve karmaşık bir etnik yapıya sahip olan halkın
birlik ve beraberliğini sağlamayı başarmıştır.
Nûre Sofî 1239 dan 1257 ye kadar birlik ve
beraberliği sağladığı halkını yeni fetihlere de hazırlamıştır. Nureddin Bey ilk
önce Kilikya Bölgesini (Mut, Silifke) zapt ederek beyliğini bu bölgede güçlendirmiştir.
Bu nedenle Selçukluların zayıflamasından sonra bu bölgeye sahip olmak isteyen
Mısır Memlukluları ve Moğollarla savaşmak zorunda kalmıştır.
1-
Şirvan Han
2- Kâl
Han (Gelen Can)
3- Alp
Arslan
4-
İbrahim Han
5-
Sadeddin Bey
6-
Nureddin Bey
Nûre
Sofî’nin asıl adı “Nureddin” dir. O zamanın saygın
bir tarikatı olan “Babai” tarikatına girip Sufi
olunca, Nureddin’in kısaltılmışı olan “Nur” ile “Sufî” sıfatı birleştirilip “Nur Sufi” veya “Nur Sofu” denmiş. Halk arasında “Nur Sofu” diye söylenir.
Yazışmalarda;
“Nureddin Sofî”, “Nuri Sofî”, “Nur Sofî”, “Nûre Sofî” olarak geçer.
Yalnız
İbrahim Hakkı Konyalı Arapça’ya meylinden dolayı “Nurüh Sofî” demiştir. Eski
yazışmalarda bunu görmüyorsak da son zamanlarda bazı yazarlar hiçbir dayanağı
olmayan Nurüh adını İbrahim Hakkı Konyalı’ya uyarak yazmağa başlamışlardır.
Karamanlılar;
Anadolu’ya (10000) on bin oba (çadır) olarak geldiklerinde başkanları Sadeddin
Bey’di. (12. yy. sonları, 13. yy. başları) Yazları Sivas yöresine gelip,
kışları İran taraflarına giderek konar-göçer bir yaşantı sürdürüyorlardı.
Sadeddin Bey ölünce, yerine oğlu Nureddin’i
bey seçidi. Nureddin Bey ilk olarak Ermenilerden Ereğli kalesini aldı.
Selçuklu sultanına asi olan Sivas Beyi Hacı Bahadır’dan Sivas kalesini de
aldıktan sonra, bir mektupla kalenin anahtarını sultana göndererek bağlılığını
bildirdi.
Bundan çok memnun olan sultan; o sıralar
Ermenek ve Mut yöresinde yaşayan Türk obalarının kalelerdeki Ermenilerden şikâyet
etmeleri üzerine Nureddin Bey’e bir mektup gönderdi. Mektupta asker çekip
buralara gelmesini, kaleleri Ermenilerden almasını, alabildiği kaleleri
kendisine vereceğini bildirdi. Nureddin Bey, sultanın emrine uyarak askerlerini
toplayıp 1227 yılı sonlarında Ermenek yakınında Kamış yaylasına kondu.
İlk olarak Ermenek kalesini alıp kışı orada
geçiren Nureddin Bey, İlkbahar’da Mut üzerine yürüdü. Kale dışında (şimdi Mut
öreni) oturan Mutlularla birleşip kaleyi kuşattılar. Kırk gün süren kuşatmadan
sonra kaledeki Ermeniler Kız Kalesine kaçtı. Boşalan kaleye Mutluların yerleşmeleriyle
burası “Mut Kalesi” adını aldı.
Daha sonra Gülnar ve Mara kalelerini de
alan Nureddin Bey, buraların anahtarlarını sultana gönderdi. Sultan Alaeddin
Keykubat çok memnun oldu, devlet göstergesi olan hil’at, kılıç, tabl ve alem
gönderip aldığı kaleleri de Nureddin Beye bağışladı. Böylelikle
Karamanoğulları Beyliği’nin temeli atılmış oldu.
Nureddin Bey zapt ettiği ve sultanın
izni ile egemen olduğu bu bölgede asayişi sağladıktan sonra buradaki
kuvvetlerin başına oğlu Kerimüddin Karaman Bey’i bırakıp kendisi Sivas’ta olan
obasının başına döndü.
Sivas’ta İlyas adında bir Babai şeyhi ile
tanıştı ve mürid oldu. Nurettin Bey, yedi yıl inziva hayatı yaşadı “sofî” oldu.
Şeyh İlyas’ın halifesi (vekili) olarak buralara tekrar geldi kuvvetlerinin
başına geçti. 1256 yılında Silifke kalesini de aldıktan sonra artık yaşlanıp
seferlere çıkmaya gücü yetmeyince bütün yetkilerini oğlu Kerimüddin
Karaman Bey’e bırakıp kendisi Mut’un Yalnızcabağ köyü yakınındaki Değirmenlik
yaylasına çekilip 1264 yılında ölünceye kadar orada oturdu.
Öldükten sonra çok sevdiği bu
yerde, Değirmenlikte bir buruna defnedildi, üzerine bir türbe yaptırıldı. Türbe,
çevredeki insanlar tarafından devamlı ziyaret edilmektedir.
Türbenin gelir getiren epeyce bir vakfı
vardı. Cumhuriyet dönemine kadar takip edilerek hesaplarının kontrol edildiği
arşiv belgelerinde görülebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder