ANKA KUŞU
Arap kültüründe Anka
ismiyle bilinen bu kuş türü, daha sonra Türk mitolojisinde “Zümrütü Anka” olarak anılmıştır.
Tarihsel olarak Pers
uygarlığına kadar giden bir geçmişi olan Anka Kuşu, Persler tarafından Simurg olarak bilinir. Pers
uygarlığından da daha eski zamanlarda adının geçtiği bilinmekte ve birçok
farklı antik toplumda Tuğrul olarak anıldığı söylenmektedir.
Oldukça farklı kültürde
binlerce yıldır anılması, çoğu arkeolog ve tarihçinin Anka Kuşu’nun varlığını
kabul etmesine neden olmuştur.
Değişik kültürlerdeki
efsanelerde Anka Kuşu hakkında benzer özellikler görüldüğü
gibi, hakkında oldukça farklı söylenceler de vardır. Eski Yunan mitolojisinde
Habeş diyarında yaşadığına inanılan Anka Kuşu’nun, oldukça uzun bir ömrü olduğu
ve boyutlarının kartaldan biraz daha büyük olduğu söylenmektedir.
Genel olarak her
kültürde farklı tasvir edilmiş olsa da, ortak özelliği olarak ateş kırmızı
renge sahip olduğu ve boyun tüylerinin çok parlak olduğu söylenir.
Anka Kuşu hakkında
ortak tek özellik, ateşle yeniden doğmasıdır. Bu özelliği nedeniyle birçok
inanışta geniş bir biçimde yer bulan Anka Kuşu, günümüzde de yeniden doğuşun
simgesidir.
Efsanelere göre Anka Kuşu çok uzun ömrünün sonuna geldiğinde öleceğini anlar
ve kendine bir yuva yapar.
En kuru dalları toplayarak inşa
ettiği yuvasını daha sonra çok ilginç bir zamk ile sıvar.
Zamk ile sıvanan bu yuvanın
içerisinde oturan Anka Kuşu, kızgın güneş ışınlarının yuvayı tutuşturmasını
bekler.
Güneş sayesinde yanan yuvanın
içerisinde kendisi de yanan Anka Kuşu, alevler ile yeniden doğmaktadır.
Yuvanın yanmasının ardından
küllerin arasında yeni bir yumurta oluşur ve böylece Anka Kuşu yavru olarak
yeniden doğmuş olur.
Küllerinden yeniden doğan Anka Kuşu, Hristiyan inanış da dahil olmak üzere birçok dini
inanışta bir diriliş simgesi olarak kabul görmüştür.
Günümüzde dahi birçok sanatsal figürde ve insanların
vücudunda dövme olarak yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.
Şerafettin GÜÇ
Karamanoğulları Tarihi Araştırmacısı Yazar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder