ANADOLU BULGARLARI
Şikârî’nin kitabında
en son Çelebi Mehmet çağında Bulgar topluluğundan bahsedilir. Bundan sonra
tıpkı Moğollar gibi onlar da bir kavim olarak anılmaz olurlar.
Karamanoğullarının Bulgar dağları bölgesini merkez edinmesinin onların Türkmen
kimliği içinde erimesini hızlandırdığını düşünmek mümkün.
Öte yandan, yukarıda
bahsedilen Moğol istilası çağından Aydın Bey’in dışında hiçbir Bulgar beyinden
bahsedilmemesi, münhasır askeri birlik olarak ayrıcalıklarını korusalar da,
Bulgarların siyasi ve belki de kavmi özerkliklerinin geride kaldığını ifade
ediyor olabilir.
Kuşkusuz bundan sonra da kendilerinden gelen yöneticileri
vardı ama bunlar anlaşılan kudretli boy beyleri değillerdi ve idari olarak
doğrudan, zaten yanı başlarında olan Lârende’ye (Karaman) bağlı idiler.
Toros Bulgarlarıyla ilgili tek kaynak Şikârî’nin kitabı
değil.
Mevlana’nın ve Hoca Dehanî’nin
şiirlerinde de sık sık Bulgarlardan bahsedildiği belirtiliyor. Dediğimiz
gibi, bu Bulgarlar Türk’tür ve Müslüman’dır. Başka bir asıldan, hele de Slav
olduklarını akla getirecek en ufak bir ibare bulunmaz. Henüz Anadolu’nun tam
Türkleşmediği, belki Türk’ten çok gayri-Türk unsurun bulunduğu bir dönemde
bunların ivedilikle Türkleşmiş bir Slav topluluğu olduğu gibi bir düşüncenin mantık
zemini bulunmamaktadır.
Ayrıca, Bizanslıların çeşitli toplulukları sınırdan
uzak iç bölgelere yerleştirdiği biliniyor ama kayıtlarda bu bölgeye
Balkanlardan bir tehcir geçmiyor. Buna karşılık 10. yy ortalarında yazan
Mesudî’nin bir haberinden tam da bu bölgeye yerleştirilen Bulgarlardan
bahsedilmektedir.
Haber şöyledir:
“(İdil
Bulgar) hükümdarı elli bin ve daha fazla süvarisiyle Kostantiniyye topraklarına
gaza eder ve ona yakın Rum, Endülüs, Burcan (Burgond), Celalika (Galiçya) ve
İfrenc (Frank) arazilerine akınlar tertipler. Bulgar şehrinden Kostantiniyye’ye
kadar olan mesafe bozkır ve yerleşim birimlerinden geçen iki aylık yoldur.
Müslümanlar Şam sınırındaki Tarsus’tan Dülefi adıyla tanınan Sügur emiri Selm
el-Hadim ve emrindeki Şamlı ve Basralı denizcilerin gemileriyle 312 yılında
gazaya çıkıp Kostantiniyye körfezi ağzından ve Rum Denizi’nden (Akdeniz) çıkışı
olmayan başka bir ağzı geçerek Fenediyye ( فندية ) topraklarına geldiklerinde karadan bir grup Bulgar
onlara yardıma geldi ve hükümdarlarının yakında olduğunu bildirdi. Bu olay
Bulgar akıncılarının Rum Denizi sahiline kadar geldikleri şeklindeki
beyanımızın delilidir. Bulgarlardan bir birlik Tarsusluların gemilerine binerek
onlarla birlikte Tarsus’a geldiler.” (Mesudî 2004, 74; Şeşen 1998, 48.)
Şerafettin bey merhaba
YanıtlaSilHoşgeldiniz blogger dünyasına.....güzel paylaşımlarda görüşmek üzere